Yaşam Destek Ünitelerinden Yaşam Pillerine



 

Yaşadığınız hayatı hep 25 yaşında görünerek geçirebilmek ve süresinin sonsuza uzanmasını sağlamak. Ebedi sağlıklı hayata ulaşmak mümkün mü?

2011 yapımı ‘İn Time’ filmini hatırlayanlarınız vardır. Bu filimde insanlar vücutlarında 25 yaşına kadar aktive olan bir yaşam saati ile dünyaya gelirler. 25 yaşında saat aktive olur ve: eş zamanlı olarak insanların görünümleri de o yaştaki haliyle durdurulur.  Yaşlanma durur ve zaman aleyhte başlar.

 

Her şeyi bu kolunuzdaki saatteki zamanla ödüyor ve de bütün ödenekleri saatiniz ile alıyorsunuz! Gece ve gündüz saat dilimleri olduğu gibi insanlarda sahip oldukları zaman miktarı nispetinde farklı sektörlere ayrıştırılır: uzun zamanı olandan hiç zamanı olmayanlara doğru, sıralama şeklinde sınıflar sektörler veya bölgelere ayrılmış durumda. Tabii ki sınıflar arasında geçiş mümkün değil.

İşin kurgusal kısmı bir yana gerçek hayatta da hücre yenilenme hızını mükemmel pozisyona çekmeye çalışarak veya tamamen durdurarak bunları yapmayı hedeflemekte. Diyelim ki bu hücreleri süper yenilenme hızına kavuşturduk ve filmlerdeki ölümsüzler misali yaralar kesikler anında fermuar gibi kapanarak iyileşiyoruz (Tanrı teknolojisi bu denli kusursuz iken neden oynama gereği duyuyoruz)

Rejenere olurken ölen hücrelere ne olmakta? Bir üst veya en üst segmente atılarak kabuk mu oluşturacak. Hayır bu sadece sürekli 25 yaşında kalabilmek için süreçlerden birisi. İç doku veya organlara ne olacak?
Önceleri hor kullanım ve de iç yaralanmalardan ötürü organların büyüklükleri ve de şekilleri bozulup büyümeye başlayacak. Dokuzarlarının yırtılması hatta dokuların birleşmesi ile içten dışa bir neojenerasyon gerçekleşecek. Tabi bunların olması için gensel mutasyonlar olması gerekir.

Hücre yenileme hızının yeni ölçüsü belli olmayınca kaç katı artması gerekir? 100 mü 10000 mi? Bu şimdikinin nesil aktarımında bir o kadar hızlı olacak demektir.  Bu insanoğlu üremeye ara vermez ise ikinci gelen neslin bariz mutant genlerle ve de görünüm ile gerçekleşecektir.

Yapay zekâ sayesinde artık kusursuz hesaplamalar ve de kusursuz ilaçlar yapılabilecek olduğunu düşünelim. Gen aktarımı kimyasal tepkimler hesaplamada kusursuz olacak olsa da Evrenin bu konuda göz ardı edilemeyecek bir kuralı vardır.

HIÇ BİR TEPKİME %100 SONUÇ VERMEZ. 

Doğacak neslin iletişim yeteneklerinden hiçbir şey anlayamayacağız ve de bu kendimize yabancı başka bir tür oluşturacağız demektir.

Tabi iç gelişime paralel daha büyük veya daha küçük bir beyinle beraber vücuda dağılmış sınır ağları veya oluşumları gerçekleşecektir. Yani kalbinizin (bugün ki kalpten bambaşka bir kalp düşünün) gözlerinizin ellerinizin veya burnunuzun kendine ait bir beyninin olacağı anlamına gelmektedir. Tabi bu beynin daha fazla loplara bölünerek şu an loplar üzerinde noktasal bölgelerle idare edilen sistemlerin her birinin yeni bir lop oluşturduğunu düşünün.

Bir ahtapot gibi dağılmış bir beyne ya da daha büyük kafalı sürüngen derili varlıklara doğru ilerleyeceğiz demektir.

Gelişim sürecinin ikinci kısmını ikinci yazıma ayırırken işin neden pille veya batarya işle alakalı olduğunu şöyle özetleye bilirim:

Jenerasyon hızının en önemli belirleyicileri

1.       Yapı taşı yeterliliği

2.       Başlatıcı kodonu

3.       Başlatmanın devreye girmesi için sensörler

4.       Sensör kontrol kodonları

5.       Hepsinin kontrolü ve de ömrünü sağlayacak olan enerji depoları

6.       Depo hücreleri (işte hayat bataryamız)

7.       Depo durumunu kontrol altında tutacak olan sensörler

8.       Enerjinin nasıl depolanacağı ayrı bir sorun tabi (elektrik balığı gibi mi)

Bu enerjiyi depolamak için ATP moleküllerinin yeterli olamayacağını öngörecek olursak yeni ve daha kuvvetli lityum batarya misali batarya hücreleri gerekecektir. Peki gruplaşarak bir organ halini alacak olan depo birimi mi yoksa deri dokusu üzerinde yaygın ve benzeri ile uyum sağlayacak bir katman mı? Katman veya organ nereyle nasıl iletişim halinde olacak?

Ve bunların hepsini kontrol edebilecek şu an kişinden daha dayanıklı bir sinir ağı damarları daha geniş bir omurga veeeee yeni bir beyin lobu. Her detayın daha büyük ve reel detayları gözümde canlandıkça bu insanların reptilian predatör veya griler misali varlıklar canlanırken tepegöz ya da eski mitlerdeki Nagalar canlanıyor.

Hepsi ile birlikte kafamda bir komplo teorisi de canlanmıyor değil. Şu an ki insanlar aslında bu evrenin sonundaki zamandan gelip bu sefer öyle yapmayacağız diyerek aynı sona doğru ilerleyen körler miyiz?

 

Yorumlarınızla katkıda bulunabilirsiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

STEROID NEDIR ? NEYE YARAR VE NASIL KULLANILIR? (1)